Yine Yeni Bir Sağlık Hikayesi

Sağlıkla ilgili başımdan geçenlerin yer aldığı pek çok yazı bu sitede yer almaktadır. Eeee…neden hala buralara gidiyorsun denebilir! Kontrol maksatlı hastane başvurularımdan her seferinde ağzım yandığından acil bir durum olmadıkça buralara gitmemeye karar vermiştim. Genelde yanlış sonuç veren tahliller, yanlış referans aralıkları, yanlış zamanda istenen tetkikler…

Ancak; son maceram ile ilgili ise tamamen masumum; şöyle ki ikinci dönem ders vermeye başlayacağım üniversiteden standart hemogram, TiT, Akciğer ve EKG gibi çok klasik ve tarihi raporlar istediler. Çaresiz  büyük bir üniversitenin Çayyolu’ndaki şubesine gittik, randevu alarak. Güler yüzlü bir dahiliye doktoru genç kızımız ne sorununuz var deyince, şükür bir derdimiz yok sadece şu tetkikler gerekti dedim, olasılığı çok düşük olan bir karşılama şeklini görünce sevinerek. Ancak bundan sonra ilahi komedi perdeler art arda  açıldı, dram ve trajedi türünde: Önce bir odadan barkodlar alındı, sonra kan vermeye başka bir odaya, ardından TiT için başka, EKG ve röntgen için başka odalara gidildi. Her odada hayattan bıkmış “bu yaşlıların burada ne işi var, ben kimim, neredeyim” soruları gözlerinden ve hallerinden belli kişileri bulabilmek için çaba sarf edildi. Ne ise kan alındı, idrar için gidilen laboratuvardaki ilgisiz bir şekilde oraya bırak dediği numune tezgaha bırakıldı, akciğer röntgen çekildi, ancak bunun raporu için merkez hastaneye gidilmesi gerektiği söylendi, bir kaç gün sonra. Buradaki kişi, üzerinde rapor yazan bölümdeki kişilerden merkezden nasıl rapor alınacağı soruldu, numara ile mi, klasik kimlik numarası ile mi diye;  çünkü başımıza gelecekleri bu yaş tecrübesi ile az çok tahmin edebiliyoruz. Tatmin edici bir yanıt bulunamadı. Fazla uzatmadan cevabı veriyorum: Bizden alıp çöpe attıkları barkod ile gidiliyormuş. Neyse EKG önünde sıraya dizildik. Tam benden öncekine sıra geldi, ki bunlar 80 yaşına yakın karı-koca idi, içerideki bayan EKG kağıdı bitti, paydos dedi. Ne yapacağız dedik, merkezden kağıt istedik öğleden sonra gelir diye yanıtladı. Neyse zaten tahlil sonuçları için öğleden sonra yine geleceğimiz için fazla dert etmedik, oradan ayrıldık.

Öğleden sonra geldiğimizde EKG odasına kağıt geldiğini fakat bu kez de EKG teknisyeninin acil bir işi için merkeze gittiğini öğrendik. Bu arada kan ve idrar sonuçlarını almaya gittik. Elimize tututturulan sonuç kağıdında hem kan hem idrar testi sonuçları olduğunu ısrarla bize yutturmaya çalışan görevliye bu konuda biraz literatür taraması yaptığımızı belli etmek üzere yine klasik WBC olarak başlayan ve başında hemogram yazan kağıdın sadece kan testi sonuçlarını ihtiva ettiğini izah ettik. Bunun üzerine çağrılan daha üst düzeyde bir görevli idrar test sonucunun henüz çıkmamış olduğunu ekrandan işaret etti. Laboratuvara gidip sorduk uzman; daha yeni geldiğini ve bir saat sonra sonuçların sisteme gireceğini söyledi.

İşimiz yok bekleriz dedik. bir saat sonra tekrar gittiğimizde sonucun hala çıkmadığını söylediler ki tam bu sırada lab görevlisini üst kata çıkarken yakaladık. Bize tüm testleri sisteme girdiğini ve elinde numune kalmadığını söyledi. Sekretaryanın sonucu görmediğini söylediğimizde biraz sonra geliyorum bakarım dedi. İyi bekleyelim dedik. Bu arada bir yarım saat daha geçti. Hastane sorumlusunu bulmak için yukarı çıkıp sorduğumuzda bize sote bir odayı işaret ettiler. İçeri girdiğimizde bize bekleyin diyen lab görevlisi ile bilumum diğer elemanların çay ve pasta partisinde olduğunu gördük. Bizi görünce hemen sisteme uzaktan bağlanan ve bizi bir yarım saat bekleten bayan raporun onaylanmamış olduğunu diğer bir yarım saat sonrasında çıkabileceğini söyledi.

Sonuçta sabahtan başladığımız en temel 4 kalemlik test sonuçlarından sadece biri, kan testi ve CD’ye çekilen akciğer röntgeni ki bunun da raporu merkezden gelecek, çıktık, diğer üç adet sonucu daha sonra alabilmeyi umut ederek, bu büyük üniversite hastanemizden.

Eve geldiğimde internet üzerinden sonuçları görebileceğimiz siteye girdik; evet idrar testi de çıkmıştı, ancak bir sorun vardı, 5 adet limit dışı değer gösteriliyordu. Bu konuda deneyimli olduğumdan, bu test limitlerini internette araştırdım, ayrıca daha önce çeşitli diğer sağlık kuruluşlarındaki limitlere baktım. Evet yanılmamıştım: Altında hem doçent hem prof. dr. imzalı rapordaki limit değerleri yanlıştı. Nasıl mı biliyorum? O kadar belirgin ve açık ki?

Sadece formalite icabı basit testler için bu kadar uğraşıp sağlıklı sonuçlar alamayınca,  buralara düşecek en ufak bir boşluk olmasın diye iyi ki sporum var   dedim kendi kendime, beni buralardan uzak tutacak tek enstrüman olduğunun bilincinde; çünkü diğer risk faktörlerinden sigara, kötü yeme-içme alışkanlıkları olmadığından. Şimdilik sadece yolda yürürken ya da spor yaparken, üstüme araba çıkma  ya da apartman çökme  riski kaldı gibi…16 Ocak 2017 Ankara

hasta olmamalı    taking care of your health4   taking care of your health3  taking care of your health1

81. nci Büyük Atatürk Koşusu

78-79-80 derken 27 Aralık 2016 günü, karlı ve soğuk bir havada 81.nci Büyük Atatürk koşusunu da tamamlama gururuna eriştim, koşu arkadaşlarım Sıtkı ve Aydın ile birlikte. Sıtkı sırf bu koşu için Eskişehir’den günü birlik geldi hızlı trenle; kendisi hızlı bir atlet ya hep hızlı tren kullanır. Aydın ise daha uzun süreli geldiği Ankara’da üstüne bir de mahsur kaldı kardan.

Koşunun hafta içi, Salı gününe isabet etmesi nedeniyle göğüs numaraları alma işi P.tesi gününe kalmıştı. Yine geçen yılkine benzer bir şekilde gerçekleşti olaylar. Klasik köy kahvesi gibi bir odada kara kalem listelerden adını bul, evrak göster, numaranı al. Halbuki en basit organizasyonlarda bile bir paket, çanta, torba sunulur, içinde T-shirtü, göğüs numarası, iğnesi, yarış çipi, tanıtıcı broşür vb.

Ertesi günü Keklikpınarı’na konduk hep beraber. Bu kez otobüsler yarış saatinden çok önce alanda idiler. Rekor sayıda katılımcı var diye haber çıktı; ancak yine de bu rekor sayısı bini bulmayan bir mertebede idi; bizim için rekor fakat benzer yurtdışı organizasyonları için küsurat. Neyse otobüste yanımızdaki bir Etiyopyalı ile muhabbet ettik, adı Sulti Gure Timbre. Erzurumlu yazıyor listede, hiç Erzurumlu görmesek… Kendisi iddialı olduğunu söyledi, düz parkurda 2:40 ile koşa bildiğinden bahsetti; tabi müthiş bir sürat. Sonradan yarışı genel klasmanda beşinci bitirdiğini listeden gördüm; hedefinin 28-29 dakika olduğunu söylemişti, gerçekten de 30 dakikada bitirmiş. Bu muhabbette Sıtkı epey takıldı adama, rakip olarak tanıttı kendini, korkutmak için. Sulti’nin hedef derecesini duyunca ben daha iyi bir derecede bitirebilirim sadece “1” farkla dedi: O da derecenin başına eklenecek “1” rakamı saat hanesine. Yarışa kadar olan bekleme süresini biraz bu şekilde geyikle geçirdikten sonra, klasik ısınma ve “Start Takında” resim çektirdik.

ata16_5

Yarış başladı, Aydın ile birlikte çıktık. Hedefim 45 dakika ile kendi PR dereceme erişmekti. Rahat koştum, ancak 46:07’de bitirebildim; PR eriştim ancak 45’ten birazcık sapma oldu. Bu dereceler de çok ilkel bir şekilde yazılıyor, bitiş hattında ki karmaşada. Federasyondan bir yetkili gelenleri kayıt sırasına sokmaya çalışıyor, eskilerin klasik emekli maaş kuyruğu gibi, orada masada oturan birisi de yazıyor. Halbuki dünyanın her yerinde çip ile tam olarak zaman tutulur, bizim federasyon bu teknolojiye erişememiş henüz. Zaten çıkışta da çip olmaması nedeni ile zaman kişisel olarak değil topluca başlatılıyor; önce çıkan karlı. Bu nedenle yarış başlamadan daha öne geçme kargaşa ve itiş kakış yaşanıyor. Ayrıca bitiş hattında yine geleneksel olarak sunulması gereken meyve suyu, muz, çikolata içeren yiyecek torbası bir yana içecek su bile yoktu.

Daha sonra heyecanla yarış derecelerine baktım; ata16_2bu yıl yaş grubu derecelendirmesi yapma zahmetine katlanmamışlar. Bu nedenle 2-3 gün sonra yayınlanabilen listeden çok sevdiğim “Excel” ortamında yaptığım analizde 60+ yaş grubunda katılan 50 kişi içinde en iyi dereceyle koştuğumu görmek ödül filan verilmemiş olmasına rağmen en azından teselli olmuş oldu.

Şahit olduğum ve üzüldüğüm bir konu da, yarış sonrası aynı T-shirt giyen bir grup gençle muhabbet sırasında hepsinin bir üniversitenin spor bölümü öğrencileri olduklarını öğrenmem ve bizim gibi 60 yaşındakilerden bile sonra yarışı bitirebilen gelecekte spor öğretmesi istenecek bu gençlerin çoğunun sigara içici olduklarını söylemeleri idi; nerede ise dörtte üçü sigara içtiklerini belirttiler 🙁

Koşu ile ilgili bir diğer anı da: Koşu sonunda Aydın ile birlikte bayrak taşıyanlara katılmak üzere aynı güzergahtan koşarak geri döndük. Özellikle 1-2 Km. geride, hala yarışta olan ve bizi gören gençler hayretle bitirdiniz mi, niye geri dönüyorsunuz diye laf attılar. Ben de bu mesafe bizi kesmedi, Keklikpınarı’na çıkıp bir daha ineceğiz diye cevap verdim; artık inandılar mı yoksa bunu bir hakaret olarak mı aldılar bilemiyorum. Anıtkabir Gençlik caddesi civarında Atatürk posterini taşıyan gruba erişip ucundan tutarak tekrar “finish” çizgisine geldik. Böylece ilk defa bir yarışta iki kez yarış bitirmiş olduk, Aydın ile birlikte. Belki de bir rekorlar kitabına filan girebiliriz: Bir sürü DNS, DNF (Did not Start, Finish: Yarışı bitiremeyenler) yanında iki kez yarış bitirenler olarak…  😆  

15781809_10154779206372591_1657307711171230322_n

28Aralık 2016 Ankara…