Kardiovasküler , kalp-damar, sistemi kalp, damarlar ve bunlar sayesinde vücutta dolaşan yaklaşık 5 litre kandan oluşmakta. Oksijen, gıdalar, hormonlar ve hücresel atıkların taşınmasından sorumlu olan kardiovasküler sistemin vücudun en ağır işlevini yerine getirmeye çalışan ve sadece bir yumruk büyüklüğünde organı kalptir.
Biz uyurken bile her dakika bu 5 litrelik kanın tüm vücutta devridaim etmesi yaşamsal öneme sahiptir. Kalp yaşam boyu 2.5 – 3 milyar kez atıyor, ortalama seksen yıllık bir ömürde ve 200 milyon litre kan pompalıyor. Bu akış ile hücrelere oksijen, mazot, hormonlar ve diğer gerekli maddeler taşınırken, buralarda ortaya çıkan atıkları geri taşınır.
Kalpte başlayıp kalpte biten dolaşım dolaşım döngüsünün aktörleri: (1) Küçük kan dolaşımı(pulmonary) diye bilinen sağ karıncıktan başlayıp sol karıncıkta biten akciğerlerle kalp arasındaki döngü ve (2) kalbin sol karıncığından çıkan temiz kanın dağıtılıp tekrar sağ kulakçığa kadar geldiği büyük kan dolaşımı (large ya da systemic dolaşımı) döngüsüdür. Küçük kan dolaşımı sayesinde kalp kirli kanı temizlenmek ya da oksijenle doldurmak üzere sağ karıncıktan akciğerlere gönderip, geri çeker. Büyük kan dolaşımı ile akciğerlerden gelen temiz kanı sol karıncık ve aort vasıtası ile tüm vücuda gönderir.
Olayın hikayesi bu kadar basittir. Ancak kalp vücudun her sistem, organ, hücresinin varlığını sürdürmede gerekli kanı gönderen basit bir pompa olması nedeniyle, tüm hastalıklarda gelir kalbi bulur. Kalp dolaşım sistemini oluşturan damarlarla birlikte ya da ayrı değerlendirilir. Çünkü basit bir pompa olarak nitelense de kalp sahip olduğu odacıklar (karıncık, kulakçık), bunların kapakları (Aortic, Tricuspid, Pulmonary, Mitral) , elektrik devresi, üzerinde gömülü coroner damarları ile basit bir gripten bile etkilenen otonom bir yapı., biyoloji, elektrik mühendisliği, mekanik, genetik, akışkanlar, bunların en üstüne tabi ki tıp doktorları ve cerrahlar, pek çok bilim dalları bir araya gelmesi lazım.
Böyle olunca da burada oluşan olaylar hem fazla karışık, hem fazla basit hem de tüm vücudu etkileyen doğrusu yaşam riski oluşturan konuların başında geliyor.Kalp krizi, kalp yetmezlikleri, kapak sorunları. CVD(CardioVascular Diseases) olarak literatürde yer alan başlıca sorunlar:
-Koroner Atardamar Hastalığı, kalp krizi
-Ritm bozuklukları
-Kalp yetmezliği
-Kalp kapak bozuklukları
-Doğuştan gelen kalp hastalıkları
-Kalp kası hastalıkları
-Pericardial hastalıklar
-Aort hastalıkları and Marfan sendromu
-Vascüler hastalıklar
Kalp vücut sisteminde kapalı bir devrede kanı dolaştıran ve bunun için kaslarını kullanan bir organ olduğundan, kasların sağlam tutulması önemli, diğer parçaların yanında. Normal bir insanın kalp atım hızı dakikada 60-100 olarak verilmekte, ki böylece sistemde bulunan yaklaşık 4.5-5 litre kan bir dakikada tam devrini sağlasın. Kalp kasları güçlendikçe atım sayısı düşüyor. Bu nedenle elit atletlerin kalp atım sayısı 40-60 arasında ve hatta 28 olan bile var (Bisiklet sporcusu Miguel Indurain RHR 28 olarak ölçülmüş). Bu konuyu normal doktorlar bilmediğinden 60’ın altında bir kalp ritmi için hemen “bradicardia” teşhisi koyarlar. Milli atlet koşucu bir arkadaşın anlattığı hikaye trajikomik: Her seferinde hastaneye kontrol ya da başka ölçüm ile gittiğinde kalp atımı 40 civarında çıkınca ilgili doktor hemen kalp pili takmak için ısrar edermiş 🙂
Kaslardan ayrı olarak kapaklarda önemli. Eskiden kalp kapak değişimi olmadığı için insanlar ölürmüş. 1950’lerde kapak değişimi yerine o zaman mekanik kapak veya hayvan derisinden yapılan diğer kapak alternatifleri olmadığı için cerrah bir heykeltıraş ustalığı ile parmakları ile bozulan ve daralan kapak yolunu düzeltiyormuş. Gerçek kesit olarak arkadaşımın anlattığı hikaye “babam askeri okulun hatırası olarak geçirdiği romatizma ve ayrıca bademcik iltihapları sonrası mitral kapağını tutan mikroplar yüzünden kalp hastası olur. Doktorlara göre fazla bir ömrü kalmamıştır. Kd. Ütğm rütbesinde kalp ameliyatı için Londra’ya gider. Son umut dönemin en ünlü kalp cerrahı Sir Russell Brock’ tur. 17 Kasım 1959 günü Guy’s Hospital’ da başarılı bir ameliyat geçiren babam aynı zamanda doğum günü olan 9 Aralık 1959 günü hastaneden taburcu olur. Sonuçta Sir Russell Brock babamın 88 yaşına kadar yaşamasına vesile olduğunu söyleyebilirim. Allah razı olsun.”
Bir de kalbin damarları var sorun yaratan, ya da iyi bakılmadığı için su koyveren, ya da kan koyveren demek daha doğru. kalbin kendini besleyen damarları bile tıkanıyor, Aort gibi dağıtıcılarla beraber. Damarlar aslında o kadar uzun ve karmaşık ki, ayrı bir makale gerektiriyor.
İşte bütün bu sorunlar, hastalıklar, hastaneler, doktorlar, ameliyatlar, kapaklar, muhatap olmamak için kalbimize iyi bakmamız gerekiyor, hem kendimiz, hem etrafımızdaki bizi seven ve meşakkati çekecekler hem de gelecek nesillerimiz için.
Nasıl?
Spor-Egzersiz-Koşu…
Harvard Medical School “Run for your (long) life” adlı yazıda,POSTED MAY 24, 2017, araştırmacıların koşmanın yaşama üç yıl kattığını bulduğunu yazıyor. Yeni çalışmada kardiavasküler egzersiz, başta koşma, ölüm risini azalttığını ve potansiyel olarak yaşamı uzattığının bulundu. Yazar 15 yılda 55.000 kişi üzerinde gerçekleştirdiği çalışma sonuçlarını ve koşmanın ölüm riskini kalp krizi ve felç riskinden %45 , ilave olarak diğer etkilerden dolayı %30 oranında azalttığını yayınlıyor. Bu çalışmada koşma dediği de öyle ahım-şahım bir efor gerektirmiyor: günde 5-10 dakika ve saatte 10Km sür’atle. Bir de bu işin yani koşunun daha etkin bir şekilde yapıldığını düşünün. Bu çalışmada konu haricinde olmak üzere kalp hastalıklarından başka kanser, Alzheimer & Parkinson, gibi konularda da hastalığa yakalanma riskini azalttığı belirleniyor.
Bir saatlik bir koşu yedi saatlik bir ömür artışı sağladığını bulduğunu yazıyor aynı araştırma sonuçlarında. Yazarın savunmaya çalıştığı hipotez :Koşmak bizim kardiorespiratuar sistemimiz (Bu tip kelimelerin Türkçe karşılıkları ancak okunuşu şeklinde veriliyor bizim meşhur sözlüklerde) form düzeyini artırdığını bunun da “Metabolic Equivalent (MET)” denen bir ölçümle ki bu ölçüm değeri her koşu bandının göstergelerinde gösterilir, belirlendiği. Yazara göre düşük MET düzeyi, yani düşük form düzeyi, tüm ölümlerin %16’sı civarında ki bu yüksek tansiyon, sigara, obezlik, yüksek kolesterol ve şeker hastalığından fazla bir oran. Yani koşmamak ve bunun sonucu düşük MET seviyesinde olmanın zararı bize en meşhur bilinen bu tansiyon, şeker, kolesterol, obezlik hikayelerinden daha fazla zararlı. Tabi burada Tavuk-Yumurta-Tavuk kısır döngüsü var: Koşmayıp yatınca diğerleri de beraber geliyor. Koşan adam, genelde, tansiyon, şeker, kolesterol, obezlik sorunu olmayan ya da bunlara veda etmiş demektir. Bunlar olmayınca daha fazla ve düzenli koşu, daha iyi bir form düzeyi kendiliğinden geliyor gibi…Ankara, 26 Nisan 2018