Henüz yaşamlarının baharında felaketle karşılaşan çocuklar büyüklerden çok daha fazla etkilenir, bu durumdan. Öncelikle savaşın nedenini anlayamazlar, büyükler gibi. Biz büyükler bir çok savaş kitabı okumuş, filmler seyretmiş ve küçük çaplı da olsa savaş dönemleri yaşamışız, Kıbrıs Barış Harekatı gibi yada sınırlarımıza yakın Irak Savaşı, Azerbaycan Karadağ olayları…
Biliriz ki ülkeler menfaatleri üğruna başka ülkelere saldırabilirler. Burada tabidir ki ülke saldırmaz da bundan menfaat sağlayan kişiler, gruplar bunu körükler, yönetir. Diğer taraftan çocuklar henüz savaşların ağır psikolojik ve yaşama yönelik ağırlıklarına karşı korumasız, dayanıksızdırlar.
Ukraynalı gelini olan Kaptan bir arkadaşımın Muğla’da yerel bir dergide çıkan yazısı da tam buna örnek. Kızı Marmaris’te doğum yapacak bir dede malum savaş nedeniyle ülkesinde kalması gerektiğinden kızının doğumuna gelemiyor. Bu acımasız dünyaya gelecek torununu göremiyor. Nasıl görecek ülke savaşta, ne gelebilir ne dönebilir. Ukraynadaki diğer akrabalar da öyle. Yaşanmakta olan bu dramın detayları Kaptan Mehmet Toker köşe yazısından takip edilebilir.
Tam bu dönemde Amerika’da yaşamakta olan torunlarımın ziyareti sırasında 7 yaşındaki torunumla aramızda geçen konuşmayı Sayın Toker ilginç buldu ve yazmamı istedi.
Olay şu: Torunumun Amerikada okuduğu ilkokul birinci sınıf arkadaşı Max, annesi ukraynalı. Bunlar demek ki kendi aralarında dersten çok, oyundan çok bu savaş işini konuşmuş. Bana sorduğu sorular:
Rusya Ukrayna’yı yenerse Türkiye’ye de savaş gelir mi?
Gelirse bizi de yenerler mi?
Siz ne yaparsınız, ölür müsünüz?
Karadeniz’i geçebilirler mi?
Amerikaya füze atarlar mı?
Doğmamış çocukları, yeni doğmuşları, henüz yetişkin olmayan bu çocukların maruz kaldıkları travmayı düşündükçe, bu savaşı icat eden sadece yaşça büyük diktatörleri lanetlememek elde mi?