Yaşam: Okul öncesi, okul yılları, okul bitsin diye bekleme; sonra tayin, evlilik, çocuklar, yurtdışı, çocukların okulları bitsin, emeklilik, yeni işler bulma, ev alma, çocukların evliliği, torunlar…
Bunlar bitince değişik meşgaleler aranır, koşmak, gezmek, zevk için okumak…
Sonra artık oturup dinlenmek, düşünmek ve şükretmek zamanı gelir; tabi koşmak, okumak, gezmek ile birlikte. Neleri düşünüp, şükredip mutlu olabilirim diye düşündüğümde, aşağıda sıraladığım ve sürekli yenilerini eklemeyi planladığım listeden her gün rastsal olarak birini seçip mutlu olmayı düşünme fikri geldi aklıma:
Ömür dediğin üç gündür; dün geldi geçti, yarın meçhuldür. O halde ömür dediğin bir gündür; o da bugündür (Can Yücel).
Bu sabah:
- Hayattayım
- Sağlıklıyım
- Hiç bir hastane ya da doktora gitmeyeceğim
- Hiç bir ilaç kullanmayacağım
- Beni seven eşim yanımda
- Telefon edebileceğim ve Skype ile görüşebileceğim çocuklar ve büyüklerim var
- Çocuklarım sağ ve sağlıklı
- Duru var, Selin var, Alp var
- Torunlarım sağ ve sağlıklı
- Çocuklardan sağlık ve mutluluk haberleri almak, ya da en azından olumsuz bir telefon, mesaj yok
- Ben ya da ” off-spring”lerim bilinen 7 binden fazla nadir hastalıktan birine maruz kalabilecek genlere sahip değil
- Hiç sigara içmedim, eşim ve çocuklarımın hiç sigaraya alışmadı
- Büyüklerden, “düştüm kalçamı kırdım” ya da benzeri başka önemli bir hastalık haberi almadım
- Elif inşallah iyileşti
- İçecek temiz suyumuz var, damacana da olsa, hatta yakınımızda hâlâ pınar var
- 60 yaşımda maraton koştum, 80’de de koşacağım
- Ud ve keman çalabiliyorum, eşim de dinliyor
- Vaktim var
- Yakınımızda, sitemizde, koşacağımız alan ve Gym var
- Gerçekten yardıma ihtiyacım olduğumda yanında kalabileceğim ve yardım eli uzatacak akrabalarımız var
- Üstü, altı, duvarları kapalı sağlam bir evde yaşayabiliyoruz
- İstersem deniz kenarında bir yere taşınabiliriz
- Kalktığımda kahvaltı hazır olacak
- Doğduğum ev henüz yıkılmadan duruyor, istediğim zaman gidip bakabilirim
- Az-çok idare edebilecek akarım var
- Kredi kartı ya da kredi borcum yok
- Arabam çalışıyor
- Sitenin bahçesi çok güzel
- Bu yaşta hala hayal ve hedeflerim var
- 60 yaşımda bazı hayallerimi gerçekleştirebildim
- Tüm dünyayı gezdim, gördüm
- Yarın bayram (arife günü için)
- Görebiliyorum-duyabiliyorum-yürüyebiliyorum-koşabiliyorum-hızlı koşabiliyorum
- Bir çok badireyi atlatabildim, yıkılmadım, ayaktayım
- Bu sabah her şey mükemmel, olması gerektiği gibi
- Torunlarıma bir sürpriz hazırlayacağım
- İnsanlar bana güveniyor
- Eşim çok nefis yemekler yapacak
- İstediğimi yapabilirim, uzun zamandır takipte olduğum Science-Fiction filme gideceğim
- Blog’uma yeni bir yazı ekleyeceğim
- Doktora sınıfından 30 yaşlarında arkadaşlarım var
- Deniz Lisesinden birçok arkadaşım var
- Çalıştığım onca şirketten bir çok arkadaşım var
- Beni dinleyen, tavsiye alan, takdir eden gençler var,
- Birilerine faydam olabiliyor
- 2025’te Mars’a gidilecek
- 2030’da yardımcı robot alabileceğim
- Çocuklarım, torunlarım en az 120 yıl yaşayabilecek
- Bengaldeş ya da Suriye’de doğmuş olabilirdim
- Hasta olursam, bana bakacak kimseler var
- Ölürsem arkamdan dua okuyacak birileri var
- Bugün birilerine yardım edeceğim
- Pencereden güneşi görüyorum, karı, yağmuru
- Güneş hala Doğudan doğuyor
- Haberlerde şehit ya da bombalama olayı görmedim
- Ekonomik krizden bahseden bir yazı henüz görmedim
- Yapılacaklar listesinde hep yeni ve iyi bir şeyler var
- ……………………
Aslında fazla da bir şeyler de çıkmadı yaşamdan beklenen 😀
Sağlık ve huzur ve güven dolu bir ailen olduktan sonra herşey tamam hayat bana bunu öğretti. Senin yazının özeti de bu aslında. Çok güzel olmuş. Şükürler olsun.
“Solan güllerin güzelliğini, sararan yaprakların yeşilliğini hiçbir şey geri getiremez…Yine de hayat üzülmeye değmez!”
bu satırları ilk okul sonrası galatasaray lisesi hazırlıkta okurken bir gazetenin kenarına elle yazılmış olarak belediye otobüsünde yanımda oturan bir amca (o zaman) vermişti. Sonradan yazarının W. Wordsworth olduğunu google dan buldum. Hatırladığım nerede okuyorsun diye sohbete başlayıp bayağı felsefe yapmıştı. (o zamanlar seçilmiş süper çocuktuk ya 🙂 ) Nerede ise 50 yıldan fazla olmuş ve bayağı etkilenmişim demek ki.
Son nefesini veren kimse gördün mü bilmiyorum (rahmetli Semih Göçmen in yanında idim, derin koma ve hırıltılı nefes alırken bir anda “hıck!” ve sessizlik…….
Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç, son pişmanlıklar faydasız ufukta simsiyah kanatları açılmış geniş kapı bekliyor…
Ez cümle bu günlerimize çok şükür bütün maddelere can-ı gönülden katılıyorum.
Sevgiler
Geleceğe dair umut varsa, mutlu olmak ve tutunabilmek için çaba harcanacak güç varsa, uç ve gerçekleşmesi zor beklentiler yoksa, yukarıdaki listede yazılan şeylerden de eklendi mi… Yaşamak dedikleri budur 🙂
Bence önemli olan: Sabah kalktığımızda yaşama anlam katan eldeki değerleri düşünmek olmalı. Herkesin buna benzer bir listesi olmalı; hep olumlu maddelerden oluşan.
Burada en önemlisi de madde 1. Matematiksel olarak bunun açıklaması da şu şekilde yapılabilir:
Hayatta elde edilebilecek tüm kazanımlar, elde olduğu zannedilen maddi değerler, bunun üzerine kişisel tatmin ve takdir konuları toplanıp parantez içinde “1” ile çarpılmalı. Sonuçta örneğin dünyanın en yaşamaya değer insanının sahip oldukları 100 üzerinden 100 ise, herkesin bu eşitlikten çıkan bir değeri olur, 1-100 arasında. Ancak; bu formülde çarpan olarak konulan ve sonuca hiçbir etkisi olmadığı düşünülen “1” rakamı hayatta olmamızın karşılığı olarak konulduğu için; bu yoksa tüm eşitlik sıfıra yaklaşır. Aynı şekilde madde 2’de yer alan “Sağlıklıyım” da çarpan olarak 0-1 arasında konulabilir benzer şekilde. Tam sağlıklı ve hayatta olan için “1”, sağlık durumuna göre çarpan 0-1 arası ondalık kesir olur. Diğer maddeler parantez içindeki toplama dahil edilir.
yaşam değeri=(1)x(%sağlık)*(aile+para+mal+şöhret+makam+tanıdık+kişisel tatmin+takdir edilme+…..+………………….)
Öncelikle eldekileri ortaya koymak, umut, beklenti, korku, gibi gelecek konuları daha başka bir şekilde formüle dahil etmek daha yararlı gibi geliyor bana.
“Eldeki bir kuş, çalılıklarda ve ağaçlarda bize bakan yüz kuştan daha değerlidir”.
Her sonbaharda içim hüzün dolar. Sararıp solmuş yapraklar ağaçlardan dökülüp yerlere saçılırken rüzgarın etkisiyle oradan oraya savrulup dağılırlar. Hayatımızda bu yapraklar gibi oradan oraya savrularak geçti. Artık kış yaklaşıyor; geri sayım çoktan başladı. Kaseti başa sarma şansımız yok… artık eldekilerin kıymetini bilme zamanıdır…
Sevgi ile sağlıkla kal…