Mevcut Genetik Yapımız-DNA yapısında bulunan genlerin işlevsel hale gelip-gelmediğini ya da nasıl çalıştığını inceleyen ve bu konularda aktif rol almaya çalışılan Biyoloji-Genetik-alt bilim dalı olarak tanımlanmakta, EpiGenetik.
Bu tip yeni kavramlarda sürekli etimolojik kökene bakmak konuyu daha baştan anlamaya yardımcı olmakta: “Epi-” öneki Türkçe tıp sözlüklerde üstünde, üzerinde olarak geçmektedir. Ancak yabancı kaynaklar ve özellikle bu konuda çalışma yapan EpiGenetic üzerine kitapları ve yayınları bulunan Prof. Nessa Carey EPİ önekinin Yunanca “on, in addition to, as well as” gibi bir kök anlama geldiğini yazmakta. Ona göre “epigenetics” genetik olarak bir olay tam olarak açıklanamadığında ilave olarak devreye giren başka bir özellik olarak tanımlanabilir.
Bu konu bundan sonra gelecek hastalık ve koşu dizileri için temel oluşturması ve tümü üzerinde etkileri olacağından, bilimsel bir dilden çok basit, temel kavramlarla ilgili kısa bilgiler de yararlı olacaktır.
Bilindiği gibi hücre her insanı oluşturan temel yapı taşı. Bu vücut içinde oluşturulacak tüm faaliyetler için gerekli direktifler hücre çekirdeğinde bulunan bir kimyasal DNA- deoxyribonucleic acid, üzerinde yazılıdır. Biz insanların DNA’sı yaklaşık üçmilyar harf-nükleotid çiftinden oluşmakta.
Bu harfler yanyana gelerek bizim gelişmemizi, gerilememizi, hastalanmamızı, tipimizi, psikolojimizi kısaca yaşam yönergemizi belirliyor. Sadece insan mı? Hayır, tüm canlılar bu temel üzerine oluşmuş ve türler arasındaki farklılıklar çok fazla değil.
Bu üçmilyar harf-nükleotid 20.000+ sayıda gen oluşturmakta. Genler artık harflerden kelime ve cümleye geçişe benzetilebilir. Bu cümleler yaşamın sürmesi için gerekli proteinleri kodlamakta. Hücreler bu genlere göre gerekli ya da gereksiz proteinleri üretmekte. Bu proteinler hücrelerimizin ve organlarımızın yapı taşlarını oluşturmakta, deri, saç oluşumu, hemoglobin, vücut işlevlerini kontrol eden hormonlar, hep bu proteinler sayesinde oluşuyor.
Burada dikkat çekici bir nokta: İnsan vücudu yaklaşık 70-100 trilyon hücreden oluşmakta, yapıya, vücudun büyüklüğüne göre ve her hücredeki DNA birbirinin aynısı, aynı harflerden oluşuyor. Ancak beyin hücresi beyini, deri hücresi deriyi, göz hücresi gözü oluşturuyor. Bu konular halihazırda çok karmaşık ve üzerinde çalışılan milyonlarca proje ile her gün yeni bir keşif yapılıyor. Moleküler Biyoloji ve Genetik olarak sınıflanan Biyoloji alt dalında çeşitli alt disiplinlerde ve spesifik olarak özel konularda araştırmalar yapılıyor.
EpiGenetik devreye girdiğinde bu genlerin kontrol edilme disiplini ortaya konulmaya çalışılıyor.Diğer bir değişle her hücrede bulunan bu 20.000+ genin açılıp işlevsel hale gelmesi ya da sessizce durup beklemesi yönetiliyor. Bu nasıl başarılıyor? Bir aleti çalıştırmak için düğmesine basıp açıp kapatabiliyoruz. Vücudumuzda da böyle düğmeler olsa diye bazen düşünmez miyiz, bir gürültü duymak istemediğimizde ya da bir acıdan kurtulmak için, ya da şişmanlamamak için? Aslında genlerimizi istediğimizde açmak istemediğimizde kapatmak mümkünmüş. Nasıl? EpiGenetik sayesinde: Ne yediğimiz, nerede yaşadığımız, kimlerle temas ettiğimiz, uyku düzenimiz ve en önemlisi seçtiğimiz yaşam şekli, EGZERSİZ yapan aktif bir olmak, ya da koltuklara yapışıp TV, şimdilerde ipad bağımlılığımız, SİGARA ve diğer kötü alışkanlıklarımız. Bütün bunlar genlerimizin açılıp kapanmasına neden olacak kimyasal DNA modifikasyonu nedeni olarak bulunuyor son araştırmalarda. Daha bir yıl öncesine kadar dayatılan şeker hastası oldunuz bundan sonra ilaç ve kontrol üzerine yaşamanız gerekli diyen tıp biliminde Prof. Canan Karatay tarafından getirilen “diyabet (şeker) ve kanser hastalığının bilinenin aksine genetik değil, yanlış beslenme ve zararlı besinlerden dolayı ortaya çıkar” yorumu EpiGenetik açısından milyonların yaşamını etkileyen doğru, cesur ve bilimsel çıkışlardandır. Alzheimer, Kanser ve daha bir çok yaygın hastalıkların, yine benzer şekilde normal ve sağlıklı durumundan çıkarılan genlerin devreye girmesi ile oluşmakta olduğu son araştırmalarda ispatlanmış bilimsel gerçeklerdir.
EpiGenetik sayesinde şimdilerde sekiz milyara dayanan insanoğlunun her biri benzersiz kılınmıştır, hatta tüm DNA yapısı birebir aynı olan tek yumurta ikizleri bile farklı yapı, hastalık ve yaşam sürecine sahiptir. Bunun anlamı doğduğumuzda bizim ana-babamızdan gelen genlerle alnımıza yazılı olduğunu düşündüğümüz, kaçınılmaz olarak, kalp, şeker, kanser hastalığına tutulacağımız, psikolojik durumumuz, yaşam süremizin artık bir kader olmadığı, EpiGenetik sayesinde bunları kontrol altına alabileceğimiz, kötü durumları ortadan kaldırarak olumsuzlukları olumlu hale çevirebileceğimiz, bunu da önce kendimiz sonra çevremizle ilgili alacağımız karar ve uygulamalarla başarabileceğimiz ortaya konulmaktadır. İnsanoğlu en azından teorik olarak kanser, obezite, yaşlanmayı yavaşlatma gibi konuların elinde olduğu, olacağı bir dönemden geçmekte, daha ötesi ise bunların iyi yönde ve istediğimiz biçimde yönlendirme tekniğine erişmesi.
Prof. Carey tarafından verilen bir benzetme ile olay çok daha basit bir hale getirilebiliyor: Yaşam elimize verilen bir senaryo; hücreler, DNA, genler, vb aktörlerimiz. Bu senaryo ile eskiden çekilen bir filmin 30 yıl sonra başka bir yönetmen ile çekilmiş halini karşılaştırıyor. İlkinde renksiz, siyah-beyaz çok daha farklı bir film, ikincisinde artisler, renk, manzara, efektler tamamen farklı bir film, senaryo birebir aynı. Burada yönetmen biz oluyoruz ve konulan en son araştırma bulgularına göre yaşamımızı renklendirip güzelleştirmek için çok basit iki seçenek kalıyor:1. Spor Yap-Koş-sağlıklı Ye-Çevreni Temizle 2. Ye-İç-Yat-Sonucuna Katlan
Epigenetic Etkiler
Tüm bunlardan daha önemli bir konu da “epigenetic” olarak elde edilecek ve aktarılabilecek özellikler. Genlerin işlev yapma sırasında etkilendikleri çevresel ve rastlantısal anahtarlamalar ile genotip aynı olmasına rağmen fenotip değişimler, nesilden nesile de aktarılabilmektedir.
Bunun konumuz üzerinde yorumu ise: Doğuştan aktarılan DNA yapımız ve genlerimiz bizim yapımızı, hastalıklarımızı, zekâmız, diğer biyolojik ve buna bağlı psikolojik oluşumumuzu şekillendirirken, ilave olarak yaşam biçimi, yediğimiz-içtiğimiz, çevremiz ve diğer bilinmeyen rastlantısal etkilerle bu genlerin işlevi sırasında oluşturacakları değişiklikler hem bizim yaşantımızı etkilerken, bizden sonraki nesillere de aktarılabilmekte olduğu. Altmış yaşından sonra bile spora başlansa, 60 yıllık DNA’mızın “Gen expression-Gen İfadesi” değişebilmekte, yani bu yaştan sonra yıllar içinde oluşan biyolojik ve buna bağlı psikolojik yapımız değişebilmektedir. Bu değişim spor yapma ile oluşuyorsa çok olumlu yönde olmakta, beyinde yeni nöron yapıları oluşmakta, kalp kasları, diğer kaslar, kemik yapısı, endokronolojik oluşumlar hep olumlu yönde gelişmektedir.
Altmış yaşında elde edilebilecek bu olumlu kazanımlardan daha önemlisi ise henüz potansiyel anne-baba konumunda olan gençlerin egzersiz-koşma ile elde ettiği epigenetic yapıyı çocuklarına aktarabilme şansı; kendi anne-babadan hasbelkader gelen genlerin bir kader olarak kalmayıp hem kendi yapımızda hem de gelecek nesillerde değiştirilebilmesi. Bu durumda bilimsel gelişmeler ve araştırmalar spor yapma-koşma-egzersiz işlevini artık kişinin kendi bileceği iş olmaktan çıkarıp gelecek nesiller için mevcut DNA’mızın geliştirilmesi ve çocuklarımızın daha sağlıklı olması için bir gereklilik olarak önümüze sürmektedir.
Kısaca spor-egzersiz yapmakla: Kendi biyolojik ve psikolojik yapımızı olumlu yönde değiştirebilme olanağı, gelecek nesillere düzeltilmiş fenotip oluşturabilecek epigenetic yapı aktarmayı, hâlen çocuklarımız varsa yine sporla epigenetic yapılarını değiştirebilmeyi ve bu noktadan itibaren artık kaç nesil gelecekse hepsinde etki bırakmayı, ister kalp, ister şeker, isterse psikolojik hastalıklar; OKB, depresyon, dementia (Alzheimer, Parkinson vb) kayıtlardan silmeyi sağlamış oluyoruz.
Egzersiz Nedir? Neden Yapılır?
Egzersiz vücutta depolanan karbonhidrat, yağ yakımı ile oluşan enerji kullanımı ile kasların kullanılması işidir. Kabaca iki ana kategoriye ayrılabilir: Aerobik egzersizler, birçok kasın katılımıyla, belli bir düzende sürekli tekrarlanan hareketler şeklinde tanımlanabilir; yürüme, koşma, yüzme, bisiklet sürme ve kürek çekme. Rezistans egzersizi ise, bir dirence karşı veya ağırlıklar yardımıyla kas kuvvetini artırmaya yönelik hareketlerdir, ağırlık kaldırma, spor salonundaki aletler, elastik bantlar ve vücudun kendisi.
Egzersiz faydaları: Üstün form düzeyi, kalp ve solunum sistemleri (cardiovascular) kapasitesi sağlığı (aerobik); kas kütle ve direncini artırma, kas kaybını engelleme( rezistans) esneklik, kemik yoğunluğunu, olumlu ruh hali (haleti ruhiye), ayrıca depolanmayıp harcanan kalori sayesinde kilo kontrolü olarak sıralanabilir, bunlara bağlı binlerce faydaları genelleştirilerek.
Bu sitedeki daha önceki yazılarımda çok genel olarak belirtilen spor-sağlık konularındaki yazı,fikir ve yorumlara ilave olarak daha sistematik ve disiplinli bir şekilde, her türlü hastalığın öncesinde-koruma hekimliği kapsamında, sırasında-iyileşme için, sonrasında-kayıpları karşılama, açılarından spor ve koşma ile mukayeseli incelenmesi ile faydalı bir seri oluşturmayı amaçlıyorum. İnternet sitelerinde sporun ve koşmanın faydaları hep genel bir şekilde ve tüm hastalıları kapsayacak şekilde yer almakta. Ancak bu şekilde bire bir karşılaştırmada daha bilimsel, odaklı ve güncel yazılarla elde edilebilecek faydalar ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Bu kapsamda gelecek yazı başlıkları şimdilik:
–Alerjilerden Koşarak Kurtulma
–Dizler ve Koşu-1
–Dizler ve Koşu-2
–Kalp Sağlığı ve Koşu
–Obezite ve Koşu
–Diabetes Mellitus ve Koşu
–Migren ve Koşu
–Yüksek Tansiyon ve Koşu
–Obsesif Kompulsif Bozukluk ve Koşu-1
–Obsesif Kompulsif Bozukluk ve Koşu-2
–Kolesterol İyi-Kötü ve Koşu
-Immune sistem ve Koşu
–Guatr-Troid ve Koşu
-Yaşlılık, Longevity ve Koşu
-Akıl Sağlığı, Alzheimer, Parkinson, Huntington ve Koşu
–Helicobacter pylori-Ülser ve Koşu
–Kas hastalıkları, Myo-pathy, Myo-sitis ve Koşu
–Beslenme-Diyet ve Koşu
-Endokronoloji ve Koşu
-Stres ve Koşu
-Uyku Bozuklukları ve Koşu
–Göz, Görme, Katarakt ve Koşu
-Okul Başarısı ve Koşu
-Yaşamda Başarı ve Koşu
-İnovasyon ve Koşu
-Motivasyon ve Koşu
-Sosyalleşme ve koşu
-Alkolizm ve Koşu
–Tembellik Hastalığı ve koşu
Yaşamkent, 20 Nisan 2018
Cengizciğim eline ve emeğine sağlık. Bende guatr tsh hormon eksikliği var ve düzenli hormon hapı alıyorum. Tiroid-guatr ve koşu konusunu işlediniz. Selamlar Haldun
Umarım fayda sağlar.
http://www.cengizyardibi.com/tiroid-hastaliklari-ve-kosu/
Emeğine aklına sağlık kardeşim. Sana katılıyorum: bilgi paylaşılırsa kıymetlidir bence de…
Biraz sulandırayım ? aklıma nedense bir zamanlar gözde olan eserler geldi
# Yalçın nereye koşuyor
#Turgut nereye koşuyor
gibi… Hatırladığım bu koşucular $$$$$$ zengini olmuştu.
Bu günkü dolar kurunun yükselişinde senin koşularının katkısı varsa bekle bende geliyorum….