Sevgi ve güven gerçekten çok önemli. Bu duygular genelde iyi bir aile ortamı içinde yetişme şansına erişmiş kişilerde daha güçlü gelişebiliyor. Yine bu duygulara sahip kişiler, bilerek veya bilmeyerek, her fırsatta bunu dışa vuruyor. Müzik, spor, resim, kısaca uğraşı (hobisi) olan kişiler bu duygulara sahip kişiler arasından ortaya çıkıyor. Tabi bu uğraşlara sahip olma olanağına kavuşamayan, sadece geçimini sağlama zorunda olan insanlar için bu duygular uzakta silik bir görüntü veya hiç bilinmeyecek konular olarak kalabilmektedir.
Salim Bey, Ankara’dan Kayseri’ye, kimilerine göre zorla, kimilerine göre kendi isteği ile gelmiş, 28 yıldır YATAŞ’ ta pek çok usta, insan yetiştirmiş, pazarlama elemanlarını eğitmiş, sayısız genel müdür ve direktörle çalışmış. Ben de kendisi ile YATAŞ Kayseri’de çalışma vesilesi ile tanışmış oldum, yıl 2005.
Salim Bey, doğru bildiğini yönetim kurulu üyesi, patron demeden açıkça söylemiş, sonucunda da mükafatını almış(!); son demlerini yaşamakta olduğu çalışma hayatındaki hayallerini Kazdağları’nda kooperatif evinin tamamlanmasına bağlamış, emekli olunca da eşi ve köpeği ile buralara yerleşmiş.
Salim Bey deyince, “Puffy” gelir insanın aklına, tekstil gelir, kumaş gelir, çarşaf gelir; son olarak da başına sardığımız, Fransız Cauval Firması için üretilen, kılıflar gelir.
Salim Bey deyince, sivri dilli aksi bir adam gelir akla; fakat bu aksilik sadece görüntüdedir. Arka planda “Lale Devri Çocuklarının” disiplini, sevgisi, saygısı, insan yetiştirme, çalışanını kollama, örnek olma duyguları hakimdir, iç dünyasına.
Salim Bey deyince, bakıma muhtaç hayvanlar gelir akla; tüm mahallenin hatta tüm Kayseri’nin kedisi köpeği tanır onu; çünkü ondan beslenmişlerdir, yıllardır ondaki bitmeyen sevgiyi bilir, güveni hissederler.
Salim Bey deyince, tüm çalışanların, gençlerin “Baba” diyebileceği, danışabileceği, şaka yapabileceği bir duayen gelir akla.
Salim Bey deyince YATAŞ gelirdi akla, YATAŞ deyince Salim Bey.
Salim bey deyince insanlık gelir akla: “Mustafa Akdağ, 59 yaşında, eşi ölmüş, üç çocuk yetimhanede, kendisi genç yaşta suçlu olmuş, hapishanelerde geçirmiş hayatını. Boyu 1.60, 55 kilo Mustafa. Kanun gereği özürlü ve mahkum kategorisinde işçi alınması gerekiyor çalışan sayısının belirli bir oranında. Mustafa bu oran kapsamında işe alınıyor. Kimse istemiyor tabi ki; nereden çıktı bu, nasıl baş ederiz, nasıl göndeririz düşüncesi hakim. Salim Bey, Mustafa’nın hikâyesini duymuş; Salim Bey, köpekleri seviyor, Salim Bey, kedileri seviyor, Salim Bey insanları seviyor, düşmüşleri görünce içi burkuluyor. Salim Bey yetimhanedeki çocukları düşünüyor en küçüğü 3 yaşında, evleri yok, anneleri yok, babaları dört gündür otogarda uyuyor, umutları yok. Mustafa bir ev olsa gerisi kolay diyor. Hemen plan yapılır, Mustafa’ya 70 YTL’ ye kiralık bir gecekondu bulunur, uygun eşyalar temin edilir; Mustafa ilk defa bir evde uyur. İleride çocuklarını alacak bu eve getirecek Mustafa. Üç yaşındaki Atakan ilk defa “ev” görecek, babası ile ablaları ile beraber oynayacak, yemek yiyecek, uyuyacak.
Salim Bey, YATAŞ’la bütünleşmiş, sevgi katmış, güven katmış, emek katmış, bilgi katmış.
Salim Bey, insanlık katmış, YATAŞ’a, Kayseri’ye; fakat YATAŞ, Kayseri ona fazla bir şey katamamış; küskün olarak gittiğinden, belli, uzaklara…Kayseri, 2007