Var Olmanın Olasılıkları

Hayat genelde boş kaldığımızda, ya da aylak aylak gezerken  bize şu soruyu tekrar tekrar fısıldar:
“Keşke daha iyi bir ülkede doğmuş olsaydım.”
“Keşke ailem daha zengin olsaydı.”
Ya da belki de en sert olanı: “Keşke başka bir ailenin çocuğu olsaydım.”

Bu düşünceler, kontrol edemediğimiz şeylere takılıp kalmamıza neden olur. Ama gerçekten böyle mi? Bir an durup düşünelim: Var olmak, yani “biz” olmak, olasılığını?

İnsan genetiği üzerine yapılan araştırmalara göre, iki homo sapiensin tamamen aynı genetiğe sahip olma ihtimali teorik olarak sıfır. Sadece tek yumurta ikizleri bu ihtimali kırabilir. Hatta bu bile tam bir eşleşme değildir. Bazı bilimsel hesaplamalar, bu benzerlik ihtimalini 70 trilyonda bir olarak ifade eder. Bu sayıyı anlamlandırmak zor ama çok başvurulan klasik bir benzetme ile şöyle düşünebilirsiniz: Dünya üzerindeki her kum tanesi bile bu sayıdan daha azdır.

Dahası, tarih boyunca yaşamış tüm insanları toplarsak, karşımıza yaklaşık 117 milyar hayat çıkar. Bu rakamların içinden sıyrılıp buraya, bu ana, bu bedenle gelmek… Bu tamamen mucizevi değil mi?

Bir başka ailede, başka bir ülkede, hatta başka bir saniyede oluşmuş olsaydık, hâlâ biz olur muyduk? Bu sorunun cevabı, o sperm yarışında 200-300 milyon rakibi geride bırakan kazananın hikâyesinde gizli. Şans mıydı, kader mi? Yoksa her ikisi mi?

Bazı şeyler hayatta bizim elimizde değildir. Hangi ülkede veya hangi ailede doğacağımızı seçemeyiz. Ama bu hayıflanmalar üzerine bir ömür geçirmek yerine, değiştirebileceğimiz şeylere odaklanmak daha doğru olmaz mı?

Eğer daha gelişmiş bir ülkede doğmayı dilemişsek, o zaman neden o ülkeye gitmenin yollarını aramıyoruz? Dil öğrenmek, çalışmak, fırsatları kovalamak… Elbette bu kolay değil. Yabancı bir ülkede yaşayacak olmanın yalnızlığı, aileden uzak olmanın acısı veya yabancı bir kültürün içine karışmanın zorlukları var. Ama asıl soru şu: Gerçekten ne istiyoruz?

Zengin bir ailede doğmayı hayal ediyorsak, bu hayalin peşinden gitmek yerine, neden kendi servetimizi yaratmaya çalışmıyoruz? Başarıya ulaşan pek çok insan sıfırdan başlamış. Hayal ettiğimiz yaşam, belki de o kadar uzağımızda değil. Belki sadece daha fazla çaba harcamak gerekiyor.

Ama burada başka bir soruyla karşılaşıyoruz: Hayatın bu vizyonunu henüz çocukken nasıl edinebiliriz? Bir çocuğun böyle büyük düşüncelere sahip olması mümkün mü? Belki de değil. Ancak bir şey mümkün: Merak. Merak eden çocuklar, yollarını bulur. Bir kitap, bir belgesel, hatta bir sohbet bile bir çocuğun geleceğini şekillendirebilir.

Hayatın kendisi bazen bize rehber olur. Ama rehber sadece hayatsa, kontrol bizde değildir. İşte burada tesadüfler ve kader devreye girer. Belki bazı yollar bizim için çizilmiştir, belki de tamamen rastlantıdır. Ancak her ne olursa olsun, o yolu nasıl yürüdüğümüz, bizim hikâyemizi oluşturur.

Çocukken yaşadığımız mahalle, bizim tüm dünyamızdı. O sınırların ötesinde ne olduğunu hayal bile edemezdik. Bugün ise, internet sayesinde dünyanın her köşesine ulaşabiliyoruz. Belki bir gün, Mars’ta bile internet olacak. Gelecekte sınırlar kaybolacak, hızın bir sonu olmayacak.

İşte bu yüzden, başka bir ülkede ya da ailede doğmuş olma ihtimalimiz hem sıfır hem de bir. Tüm bu 117 milyar insan, belki de bizim farklı olasılıklarımızdır. Kim bilir? Belki de hepimiz aynı hikâyenin farklı yansımalarıyız.