Genelde alkol yerine kullanılan “içki” kelimesi ile anılan, en fazla mücadele eden ve de bu konuda görevli devlet kuruluşu Yeşilay. Yeşilay tanımı ile alkolik: “Çok miktarda ve sıklıkla alkol tüketen, bedensel, ruhsal ve toplumsal sağlığının bozulmasına rağmen alkol almak isteyen, tedavi edilmesi gereken kişi”.
Yine Yeşilay tarafından verilen bilgilere göre, dünyada alkol kullanan 2 milyar kişinin 76 milyon kadarı alkol bağımlısıdır. Yılda 1 milyon 800 bin kişi bu nedenle hayatını kaybetmektedir. Ülkemizde ilk tüketim yaşı 11’e kadar inmiştir. Ancak sitede Türkiye’de alkol kullanan sayısını bulamadım. WHO (Dünya Sağlık Örgütü) “Global Alcohol Report1” unda çok daha fazla bilgi ve ayrıntı bulunmakta.
Psikolojik açıdan, alkolizm, davranışsal bir bozukluk. Tekrarlayıcı olarak fazla miktarlarda alınan alkole bağlı problemler gelişmesi anlamına gelir. Alkolik, kötü sonuçlar doğurmasına rağmen, kompulsif bir biçimde alkol içmeye devam eder. Alkolizmde, alkol alımının sınırlanması ile ilgili kontrol kaybolmuştur. İçenlerle arkadaşlık eder, evlenir. İçmek için her zaman neden vardır: mutluluk, neşesizlik, gerginlik vs. İçme fırsatları sonsuzdur: maç, av, parti, tatil, doğum günü vs. Alkolizm ilerledikçe problemler artar, yalnız içmeye başlar, gizlice içer, şişeleri saklar, durumun ciddiyetini saklamaya çalışır. Suçluluk duygusu gelişir.
İnsanlar neden içiyorlarmış? Zevk almak, ortama uymak, duygu durumu düzeltmek, stresle başa çıkmak, özenti, alkol içme arzusu…
Alkolizm ile gelen hastalık ve bozukluklar:
Kendisi de bir hastalık olan “Alkolizm” in ayrıca neden olduğu hastalık sayısı yüzlerle ifade edilmekte. WHO (Dünya Sağlık Örgütü-DSÖ) raporundan alınan bazı rakamlar: Alkolizm 200’den fazla hastalık ve yaralanma nedeni, global olarak tüm belaların %5.1’inin sebebi, 20-39 yaş aralığı tüm ölümlerin %25 ‘i.
CDC, Center for Disease Control and Prevention, tarafında yayınlanan bir rapora göre2 kısa dönem sağlık riski olarak trafik kazaları, düşme, suda boğulma ve yanıklar, şiddet, saldırı, alkol zehirlenmesi ve diğer anormal davranışlar. Uzun dönemde yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, felç, karaciğer bozuklukları ve hastalıkları, sindirim bozuklukları; göğüs, ağız, boğaz, gırtlak, karaciğer ve kolon kanseri; öğrenme ve akıl sorunları, demans, depresyon, ansiyete; sosyal sorunlar, aile, arkadaş, iş… Bu şekilde uzayıp giden ve bazı araştırmalara göre bundan 8000 yıl önce insanoğlu tarafından üretimine başlanmasından itibaren süregelen zararlı bir durum.
Bu makalenin amacı tabî alkolizm nedenleri, tanı ve tedavi yöntemleri olmamasına rağmen yine de epey tanım ve rakam verilmesi nedeni konunun yaygınlık ve önemi. Bu arada konu ile ilgili genetik ve çevre etkileri konularına da fazla girilmedi.
Meşhur Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi doçent dr. John Ratey klinik araştırmalar ışığında çok az bile olsa koşmanın önemli bir fark yaratacağını söylüyor. Koşmaya başlar başlamaz vücut hemen dopamin, noradrenalin ve seratonin salgılamaya başlıyor, aynen psikiyatristlerin yazdığı meşhur “Prozac” ve “Ritalin” hapının alınması gibi diye ekliyor.
Konu çok eski, yaygın ve bilinir olduğu için yüzlerce, binlerce araştırma var ve hepsi koşmanın alkol bağımlılığına giden yolu tıkadığı eğer yanlışlıkla bu yola sapan varsa geri döndürdüğü sonucuna erişmiş. Londra Üniversitesinden Dr Michael Ussher liderliğinde yapılan araştırmada günlük 10 dakikalık bir egzersizin bile son dönemde tedavi edilen alkoliklerin içki içme isteklerini köreltiğini göstermiş. Colorado Üniversitesinde yapılan bir araştırma ise bilişsel beyin hasarlarında bile koşma ve egzersiz ile tersine bir iyileşme olduğunu göstermiş.
Virginya Üniversitesi Tıp Fakültesi psikiyatri ve nörodavranışsal bilim doçent doktor Wendy Lynch yazdığı “Neuroscience and Biobehavioral Reviews” dergisinde yayınlanan “Exercise as a Novel Treatment for Drug Addiction: a Neurobiological and Stage-Dependent Hypothesis3” makalesinde bağımlılık beynin bazı kısımlarında değişim oluşturuyor. Bağımlılığın her safhasında-kullanıma başlama, bırakma ve yeniden başlama- koşma, egzersiz kullanılan madde alkol olsun, uyuşturucu, sigara olsun, pozitif etki yaptığını öne sürmekte, yaptığı araştırmalara dayanarak.
Beyin, Koşarken
Sağlıklı bir beyin zevk aldığı olaylarda dopamin salgılıyor. Bu da, aynen devam anlamında, beynin kontrol, öğrenme ve motivasyon bölgelerinde kodlanıyor; içki için bunun sonucu bir kadeh, bir kadeh… daha. Ancak sonra gelenler için daha az dopamin salgılanıyor. Bunun anlamı da aynı zevki almak için daha fazla içki, kötü alışkanlık. Herhangi bir nedenle, tedavi, çevre, alkolik kişi dopamini tetikleyen içkiyi bırakmaya karar verdiğinde beyin bunu tehlike olarak algılıyor aynen aç kaldığı durum gibi. Zevk alma bölümünde bir kımıldama olmayınca bağımlı beyni ve vücudu alkol için bir yerde aşermeye başlıyor. Ortamda bunu destekliyorsa tamam, “Batsın bu Dünya” sendromu.
Endokrinoloji, metabolizma ve diyabet uzmanı Prof. Dr. Taner damcı “Koşuyorum Öyleyse Varım” kitabında bize keyif ve mutluluk veren şeylere alışıp onların kısa sürede bu etkiyi göstermemeye başlaması keyif paradoksu veya hedonik paradoks olarak adlandırılığını yazmış. Bu durum bir tekerleğin içinde koşturulan farenin hızlandıkça düşmemek için daha çok hızlanması gereken duruma benzediği için hedonik treadmill olarak adlandırılır. Devamla, koşmak insanın yaşamındaki hedonik paradoksu anlamasını kolaylaştırır. Mutlu olmak için çaresizce yeni ve daha yüksek dozda keyif aramasına gerek kalmaz. Her bir koşudaki zorlanma, hatta küçük acılar ondan sonrasında insanın mutlu hissetmesini kolaylaştırır. Bu nedenle metaforik hedonic treadmill yerine gerçek yaşamda ve gerçekten koşmak insanı mutlu eder. Üstelik bu sürdürülebilir bir mutluluktur.
Gerçekten de kötü bir bağımlılığı, iyi, sürdürülebilir, takdir edilecek ve dozajı arttıkça faydası artacak faydalı bir bağımlılığa dönüştürebilmenin kişiye ve çevresine katabileceği artıları bir düşünün. Ancak koşmak sağlıklı toplum bireyleri için, özellikle şu anda ülkemizde farklılık, enayilik, boşa gayret hatta delilik olarak algılanırken bir de zaten genelde sorunlar ve stres nedeni ile alkole bulaşmış birini ya da kişinin kendini koşmaya ikna etmesi gerçekten zor bir çaba.
Bir de koşmayan insanlar koşu ile ilgili olumsuz haberleri kendi davranışlarına bir mazeret olarak kullanmakta ustadırlar. Genelde Amerikan ve Batı kaynaklı eskiden yazılmış araştırma tercümelerine hapsolmuş ve sporla ilgisi olmayan uzmanların koşmama telkinleri olaya tuz biber eker. Aman koşmayı yürüyün, diziniz gider, sakatlık olur vb. Kendisi de zorlu bir koşucu olan Prof. Damcı kitabının önsözüne “Bu kitabı çok satması için bir hekim olarak size koşmanın sağlığa zararlarını anlatabilirdim. Koşarken olur ya dizlerinizi sakatlarsınız siz en iyisi yürüyün diyebilirdim… Ama bunu yapmayacağım… Ben size koşun diyorum…diye başlayarak neden ve nasıl koşmamız gerektiğini yalın bir dille anlatmaktadır, anlayana…
İnsanın tüm hücreleri, salgıları, hareketleri, düşünceleri bütün işlevleri beyin tarafından yönetilir. Bütün acılar, zevkler beyin tarafından algılanır ve acı ise azaltma zevk ise artırma yönü beyin tarafından kontrol edilir. Yazı başlığında yer alan iki kelime, alkol bağımlılığı ve koşmak da beyinde başlayan ve biten olgulardır. Birisi kişiyi ve çevresini hatta toplumu felakete sürükleyen diğeri insan beyni, psikolojisi, bedeni, sağlığını en üst düzeye eriştirme potansiyeli olan işlevler. Yine Prof. Damcı ” Ben meslek yaşamımın tamamına yakın bölümünü insan metabolizması ile uğraşarak geçirmiş akademisyen bir hekimim. Bu süre boyunca yapılmış bilimsel çalışmalarda metabolizmamızın nasıl çalıştığı, koşmanın veya hareket etmenin bedensel ve zihinsel sağlığımız üzerine müthiş etkileri ortaya çıktı. Koşmak artık tıpta bir alan ve hatta bir tedavi biçimi halinde geldi.” diye aktarmakta tıp ve koşu alanındaki deneyim ve üstün tıp bilgisini.
Dünyanın tüm doktorları tüm eczacıları bir araya gelsin ve bir ilaç yazsın: Tüm dertlere, hastalıklara deva, fakat hiçbir yan etkisi olmasın, içmesi kullanması zevk versin, maliyeti yok denecek kadar az olsun, bir hap içelim hiç hasta olmayalım, sürekli zinde kalalım, hemen alkolü bırakıp topluma geri döndürsün. Hem de bu ilacın etkileri için öyle 3-5 ay beklemeye de gerek olmasın. İnsanlığın rüyası bu yıllardır, ölüme çare arayan Lokman Hekim gibi. Aslında ölüm kısmı hariç böyle bir ilaç var ve hepimizin elinin altında: Koşmak, koşmak, koşmak…
1 http://www.who.int/substance_abuse/publications/global_alcohol_report/msb_gsr_2014_1.pdf?ua=1
2 ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (Centers for Disease Control and Prevention, CDC) ABD’nin Sağlık ve İnsan Hizmetleri Dairesi’nin, kamu sağlığı ve kamu güvenliğinin sağlanması konusunda çalışan bir birimidir. https://www.cdc.gov/alcohol/fact-sheets/alcohol-use.htm
3 Exercise as a novel treatment for drug addiction: a neurobiological and stage-dependent hypothesis, Lynch WJ, Peterson AB, Sanchez V, Abel J, Smith MA, Neurosci Biobehav Rev. 2013 Sep;37(8):1622-44. doi: 10.1016/j.neubiorev.2013.06.011. Epub 2013 Jun 24.
Evet koşmak 1987 yılına kadar neredeyse alkolik olmuştum. Donanma K.lığında görevli futbol hakemi ast subayların teşviki ile önce yürüme ve 5-6 ay sonra düşük tempo koşma modunda koşuya başlamış oldum. O gündür bu gündür koşuyorum. Artık öyle bir hal aldı ki önemli kararlar arifesinde mutlaka koşarak daha sağlıklı kararlar vermeye başladım. Onuda şuradan tespit ediyorum koşuya çıkmadan önceki kararımı yazıyorum koşuda düşünerek artı ve eksilerini hesap ederek verdiğim karar yazdığım karardan farklı oluyordu. Sonunda sonuç hep olumlu olmaya başladı ve koşu benim yaşam tarzıma döndü.Koşmadığım zamanlar daha sinirli ve agresif oluyorum.4-5 gün aralıksız koşmadığım zaman evdekiler koşmaya teşvik etmeye başladı.Çünkü hareketlerimden herkes rahatsız oluyor. Aynı zamanda koşmak yalnızlığına ilaçı bunu da ayrıca düşünmek lazım. Bazı insanlar alkole yalnızlıktan ve sosyal olamamaktan dolayı başlar.