Egzersiz Mitleri

DANIEL LIEBRMAN: Daniel E. Lieberman, Harvard Üniversitesi’nde Department of Human Evolutionary Biology paleontoloji profösörüdür. İnsan, homo sapiens anotomisi evrimi üzerine yaptığı araştırmalarla tanınır. Bu konuda bir çok makale ve kitabı olduğunu yazmaya gerek yok. Ancak egzersiz konusunda da kitaplar yazmış. Ben de internette bulduğum egzersiz ile ilgili araştırma ve düşüncelerini aktardığı yazıyı çevirerek ülkemizde de insanların bilmeden özellikle yaşlıların koşmamalarını öneren eski kafaların üfürmelerine hemen inanmamaları ve biraz daha araştırma yapmalarını sağlamak istedim. Bu arada benim 2019 yılında yayınlanan “Sağlığa Koşu” kitabım ve bu sitedeki bir çok yazıda yaptığım önermelerin yıllar sonra Harvard’lı bir prof tarafından tekrarlanmasını anlamlı buldum.

Çeviri buradan başlıyor.
Aman Tanrım, egzersizle ilgili o kadar çok efsane var ki, nereden başlayacağınızı bilmek zor. Efsaneler atalarımızın gerçekten inanılmaz derecede güçlü olduğu, hız ve güç arasında “trade-off “olduğu, yani birini yapmak için diğerinden taviz vermek gerekeceği, yaşlandıkça fiziksel olarak daha az aktif olmanızın normal olduğu, mükemmel bir egzersiz türü süresi olacağı… Pek çok insanın egzersiz konusunda araştırmalar yaptığını görüyorum. Bu yüzden, evrim ve antropoloji gözlüklerimi kullanarak fiziksel aktivite ve egzersiz hakkındaki birçok efsaneyi çürütmek için bir kitap yazmak istedim. İnsanların üzerinde evrimleştiği herhangi bir fiziksel aktivite varsa, o da yürümektir. Yürüyüş, insan fiziksel aktivitesinin en temel temel şeklidir.

Ortalama bir avcı-toplayıcı türü günde 10, 15.000 adım atıyor olması gerekir. Pandemiden önce ortalama bir Amerikalı, günde 4.700 civarında adım atıyordu. Amerikalıların sadece %20’si, dünyadaki sağlık kuruluşlarının bir yetişkin için minimum olduğunu düşündüğü, haftada 150 dakika olan egzersiz seviyesine erişmekte (Bu rakam WHO tarafından 2021 yılında haftalık 300 dakikaya çıkarılmıştır.) Yani %80’imiz gerçekten çok temel miktarda egzersiz yapmak için mücadele ediyor ve başarısız oluyor, ancak neredeyse herkes yeterince egzersiz yapmak istediğini söylüyor. Artık fiziksel olarak aktif olmak zorunda olmadığımız bir dünyada yaşıyoruz. Bu durumda, daha da çok fiziksel olarak aktif olmayı seçmek zorundayız ve bu o kadar kolay değil. Çünkü Taş Devri’nde eliptikler, koşu bantları ve başka tür egzersiz aletleri yoktu. Kalp atım hızınızı yükseltmek istiyorsanız, muhtemelen koşuyordunuz. Ve koşmakla ilgili en büyük efsanelerden biri de dizlerinizi mahvedeceği idi.

Daha fazla koşan insanların artrit alma olasılığının daha yüksek olmadığını gösteren binlerce araştırma, bir düzineden fazla randomize, “controlled-perspective, gold-standart” araştırmalar var. Aslında birçok araştırma, koşma gibi fiziksel aktivitelerin eklemlerinizin kendi kendilerini onarmasına ve sağlıklı kalmasını sağladığını gösteriyor. Koşma yaralanmalarının bir çoğuna ise bence, düzgün koşmayı becerememiz neden oluyor. Koşmak, yüzmek ya da yaptığımız diğer faaliyetler gibi bir beceridir. Diğer bir konu ise, insanlar diğer kültürlerde, özellikle Taş Devri’nde, koştuklarında, her gün ve düzenli olarak koşmadılar ve muhtemelen belki haftada bir kez ya da buna yakın bir şekilde koşmaya giderlerdi. Yani, yollarda haftada beş, altı kez uzun mesafeler koşma fikri, vs., bunların hepsi biraz tuhaf Batılı adetleri ve bunda illa ki yanlış bir şey yok ama, bunun doğrusunu da öğrenmeniz gerekiyor. Ve yeterince güç kazanmanız, koşma becerilerini öğrenmeniz gerekiyor; ama bunları yaparken de insanları koşmaktan soğutmamak gerekir.

Batı dünyasında egzersiz hakkında düşündüğümüz en zararlı, en ciddi, en sorunlu, en endişe verici adet, inanış insanların yaşlandıkça fiziksel olarak daha az aktif olmalarının normal kabul edilir olmasıdır. Biz Amerikalılar, yaşlandıkça gücümüzün hızla azaldığını biliyoruz. 60’lı ve 70’li yaşlardaki insanlar oldukça zayıflar, ancak avcı-toplayıcılar yaşlandıkça fiziksel olarak aktif kalırlardı, çünkü sürekli birşeylerle uğraşırlardı. Bir şeyleri kaldırmak, taşımak ve onları güçlü tutan şeyleri yapmak zorundaydılar. Sonuç olarak, güçlerini koruyorlardı ve bu güç önemli idi; çünkü yaşlanmanın gerçekten ciddi, en zararlı sorunlarından biri “sarkopeni” dir. Sarco “kas” ve penia “kayıp”tır – yani sarcopenia kas kaybı demek oluyor. Batı’da insanlar yaşlandıkça, çok fazla güç ve kuvvet kaybetme durumundadırlar ve bu da en temel, gerekli görevlerini yerine getirmeyi güçleştirmektedir. Ve bu durumda insanlar daha az aktifleşir hareketsizleşir. Daha az aktif olduklarında da daha az formda olurlar. Ve gerçekten feci, kısır bir döngüyü harekete geçirmiş olurlar.

Yaşlandıkça, sağlığınızı korumak, güçlü ve sağlıklı kalmak için gerçekten önemli olan güç kayıplarını önleyebilmemiz için, kuvvet antrenmanı giderek daha önemli hale gelmiştir. Eşsiz bir türüz, üremeyi bıraktıktan çok sonra yaşamak için evrimleşiyoruz. Genellikle fiziksel aktivitenin yaşam süresi üzerindeki etkilerini, daha ne kadar yaşayacağımızı düşünürüz. Modern tıptan önce, ne kadar yaşayacağınızı belirleyen şey, aslında ne kadar sağlıklı olduğunuz, “sağlık süreniz”di. Ve bu yüzden sağlık süresi gerçekten anahtar konumundadır. Ve fiziksel aktivitenin sağladığı fayda, sağlık sürenizi uzatmasıdır ve bu nedenle sağlık süreniz, yaşam sürenizi uzatır. Bu yüzden yaşlandıkça, fiziksel aktiviteyi kesmeyelim. Onu koruyalım, biraz güçlenelim, biraz dayanıklılık kazanalım. Kanıtlar tartışılmaz. Yaşlandıkça daha fazla fiziksel aktivitenin gerçekten faydalı olduğunu gösteren tonlarca veri var. Ve diğer araştırmalar da aynı şeyi gösteriyor – yaşlandıkça fiziksel aktivite sağlığınızı korumak için daha az önemli değil, daha da önemli hale gelmektedir.
Video için link Exercise Myths Debunked

ANA SAYFAYA GİT

“Egzersiz Mitleri” için 8 yorum

  1. Yaşlandıkça unutkanlıkta ortaya çıkıyor ve bazende unuttum diyerek kaytarmak işimize geliyor galiba :- )))
    Sağlıklı huzurlu mutlu günler dilerim
    Gündüz Ateş

    1. Evet ben ” Sağlığa Koşu” kitabında daha detaylı yazmıştım; hem de kaç yıl önce.
      Harvard’a yeni ulaşmış herhalde benim kitap.
      Ben bir de 10 yıldır bu olayı deneyimliyorum ve faydalarını yaşamaktayım, bizim Sağlığa Koşu Grubu, Sümer, Haldun, Aydın ile birlikte.
      Şaka bir yana bu makalede en öncemli 2 nokta
      1. Dizler koşmakla aşınmaz tersine kuvvetlenir
      2. Sarkopeni özellikle 50-60 lı yaşlardan itibaren insanların “belini büken” bir olay ve tek çaresi de koşmak. Profesör de aynısını yazmış. Benim kitapta dizler ve Sarkopeni birer makale ayrı ayrı.
      Bu nedenle bu konuda tavsiye, tedavi verici kimselerin biraz literatür takibi yaparak insanları korkutmamaları, koşmayın, yürüyün dememeleri ve olaya nasıl başlanacağı, ön şartları, teknikleri öğretmeleri veya en azından önemli kaynakları nerede bulacaklarını işaret etmeleri, usuletle ve de suhuletle…
      Tavsiye isteyen varsa sorsun, öğrensin, bu platformda ya da başkalarına.
      Bu konuda yetkili ve ilgililere özellikle de doktorlarımıza bizim proflarımızdan ultra-maratoncu, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof Dr Taner Damcı “Koşuyorum Öyleyse Varım” kitabını tıbbi litrratür kapsamında okumalarını öneririm.

Bir yanıt yazın