Her zaman bahçe işi ile uğraşan Amerikalı komşumlarımızı “grand-tuvalet” görünce merakla sordum “bu ne hal?” diye; “torunumuzun anaokul mezuniyet töreni vardı” diye yanıt aldım. Sonra yakındaki bir ilkokula (Barrow Elementary) , orta ve liseye (Parker School) vereceklerini söylediler; yani sonraki oniki sene hangi okula gideceği belli. “Zaten” dedi büyükanne “babası da aynı okullara gitmişti, ben de aynı okuldan mezunum”. Yaş yetmiş, okulu, çocukluğundan beri oturduğu evi, evinin önündeki ulu ağacı, yolu, çevre hep aynı. Senin baban da mı bu okula gitti diye sormadım artık. Amerikanın tarihi nedir ki, 1600 yıllarına ancak gider deriz, bizim binlerce yıllık tarihimizden dem vurarak mesnetsiz sohbetlerimizde. Ancak burada o kadar çok ev tarihi olarak işaretlenmiş ki. Hepsinin duvarında da inşa tarihleri yazıyor; 1600, 1700’lü yıllı. En çok da bir tek dalının kesilmesi bile yasak olan yüzyıllık ağaçlar, sanırım nesillerin hatıralarını saklıyorlardır ulu gövdelerinde. Bizde 15-20 yıllık evler eski kabul edilirken, burada satılık evlerin çoğu 50 yaşından fazla, belki biraz restore edilmiş o kadar.
Birden gerilere döndüm, binlerce yıllık tarihe sahip ülkemize; Karabük’te gittiğim ilk ve ortaokulum yıkılmış, yerinde yeller bile esemiyor; çünkü üzeri asfalt ve arabalarla dolmuş, Atatürk İlkokulu ve Merkez Ortaokulunun. Karabük. Anadolu’nun pek de büyük olmayan bir şehri, ne kadar sanayileşmiş olsa da, sanki başka yer yok araba yolu geçecek üzerinden. İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerdeki durum çok daha büyük çaplı; ne okul ne ev, ne tarihi bir eser kalmış. Kalanlar da kale duvarlarından kat kat yüksek sevimsiz, zevksiz birbirinin aynı apartmanlar arasında kaybolmuş. Sonradan gittiğim tarihi Deniz Lisesi, Harp Okulunun yerine taşınmış, Harp Okulu da Tuzla’ya kaymış. Allah’tan binalar duruyor diyecektim, ancak en son görenler buraların içler acısı halinden bahsediyorlar; bakımsızlık, ilave gecekondu binalar nostalji duyulacak bir görünüm bırakmamış yerine hüzün ve hayal kırıklığından başka.
Sadece binalar mı? Sistem diye bir şey kalmamış, her yıl değişen ve bilime, medeniyete, gelişmişliğe karşı kılıç çekmiş bir karmaşa. Çocukların bir yıl bile sonrasında hangi okula hangi sistemle gideceği belli değil, bu kadar emek, stres ve harcamaya karşın. Mantar gibi biten özel okullar, vakıf ( 😛 ) üniversiteleri, yılların emeği ve verdikleri binlerce öğrenci deneyimi üzerine bina edilmiş meşhur ya da daha az meşhur okulların temelleri üzerine çörekleniyor, içleri boşaltılmış sadece beton ve çelik biraz da yabancı mobilya, elektronik materyal ve fayanslarla. Sadece yabancı okullar biraz kalabiliyor: Robert Koleji , Üsküdar Amerikan Koleji , Alman Lisesi, Georg Avusturya Lisesi, St. Joseph Fransız Lisesi, Notre Dame De Sion Fransız Lisesi, İtalyan Lisesi, Saint Benoit Fransız Lisesi, Saint Michel Fransız Lisesi, Galileo Galilei İtalyan Lisesi gibi.
Sadece okullar mı? Çocukluğumuzun geçtiği ev, sokak, top sahaları, sinemalar; hepsini yıktılar, yıkıp yaptıklarını tekrar yıkıyorlar sadece para için. Ankara’da, İstanbul’da adı Bahçelievler olan semtler, gerçekten duvarlarından güller fışkıran evlerle dolu idi, daha 30-40 sene öncesinde bile. Ankara’dakiler yine yıkılıp dört katlı yapılıyor etraflarında göstermelik bahçeye benzetilen alanlar ile. İstanbul tam bir felaket; evler yan yana dizilirken gökyüzü sadece iki yandaki apartman duvarından dolayı kafamızı doksan derece yukarı kaldırınca görülebilir halde. Gidilebilecek kamu bahçe ve parkları ise sadece cep şeklinde ve yine “…mış gibi”.
Çocuklarımıza göstermek için bile mostralık en ufak bir kalıntı bırakılmamış. Halbuki gelişmiş ülkelerde hala Orrtaçağ’daki yapılar ve mimarisi ile çivi çakılmadan kalan binalar, bahçeler, ağaçlar ile dolu ve bunlar bir nevi kutsal emanetler gibi korunuyorlar. Geçmişinden bu kadar kısa sürede bu kadar kopuk hale getirebilmek bir memleketi, tümüyle sadece bizim kültüre mahsus olsa gerek. Bu konuda da gıpta ettim Amerikan komşulara…Reading, 14 Haziran 2016.
İşte bütün bunların doğru olabilmesi için azerbaycan gibi bizde rejim degistirip başkanı seçelim nahcivan da olduğu gibi tarihi han sarayları ve tarihi eserleri yikip yerine arabesk makyajlı ucubeler yapariz ve öz matbuatimizda “dünya bize heyran” deyu yazıp dururuz gari ???
Cengiz Türkiye ye hoş geldin anam. .. Onlar Amerikalı biz Arap, Türk, Asyalı vs.. vs. .. Mukayese ettikçe üzülürüz. …!